Uzun zamandır bilinen, kaygı, endişe, sıkıntı gibi kelimelerle açıklanan bazı duygu dışavurumları, son zamanlarda gündelik hayatta da “anksiyete” olarak ifade edilemeye ve bu ismiyle merak edilmeye başlandı.
Kişinin düşünsel veya duygusal alanını betimleyen anksiyete ifadesi, kişide kaygı temalı düşünceler, endişe hali, sıkıntı hissi ve bazen de eşlik eden çarpıntı, terleme, yerinde duramama gibi fiziksel belirtileri tanımlamak için kullanılabiliyor.
Tanısal değerlendirme kitaplarında ise Anksiyete Bozuklukları bir üst başlık olarak yer alıyor. Güncel kılavuzlarda Ayrılma Anksiyetesi, Seçici Konuşmama, Yaygın Anksiyete, Sosyal Anksiyete, Panik Bozukluk gibi alt başlıklara ayrılıyor.
Her birisi farklı birer tıbbi tablo olan bu durumların ortak belirtisi endişe, kaygı, sıkıntı gibi yoğun olumsuz duygular. Bu arada öncesinde anksiyete bozuklukları içerisinde anılan obsesif kompulsif bozukluk hastalığının artık ayrı bir kategoride değerlendirildiğini belirtelim.
Anksiyete Bozukluğu genel olarak Yaygın Anksiyete Bozukluğu dediğimiz tıbbi tablonun yerine kullanılmaktadır. Bu hastalıkta neredeyse tüm olaylara yayılmış, denetlenemeyen bir kaygı, endişe duygusu gözlemlenir. Bu rahatsız edici duygulara, gevşeyememe, kas ağrıları, uykusuzluk, çabuk yorulma, konsantrasyon güçlüğü, çabuk öfkelenme gibi belirtiler eşlik eder. Bu durum kişinin gündelik yaşantısında çeşitli zorluklara yol açarken hem konforunu bozar hem de yaşam kalitesini düşürür.
Savaş, ekonomik krizler, doğal afetler, pandemi gibi zorlayıcı toplumsal olaylarda hastalığın görülme sıklığı artar. Yine bireylerin göç, maddi güçlükler, işsizlik, travma, hastalık gibi yaşam güçlüklerine ikincil olarak da gelişebilir. Bazen ortada görünür tetikleyici bir neden de olmayabilir.
Hastalığın nedenini açıklamaya çalışan çeşitli kuramlar mevcuttur. Çeşitli biyolojik varsayımlar olduğu gibi psikanalitik kuram ya da öğrenme kuramı çerçevesinde bilişsel önermeler de bulunmaktadır.
Anksiyete olarak açıkladığımız endişe, kaygı biçiminde ifade edebileceğimiz bu duygular aynı zamanda, olası zorluklara karşı hazırlanmak, tehlikelere karşı önlem almamızı sağlamak gibi hayati fonksiyonlar da üstlenir. Hatta yaygın anksiyete belirtileri yaşantılayan kişilerin, duygusal açıdan kendilerini felaket durumlarına öncesinden adapte etmeye çalıştığı varsayılır. Gerçekten de sürekli tedirginlik, korku içerisinde olan bazı kimselerin büyük tehlikeler karşısında şaşırtıcı bir biçimde soğukkanlı kalabildikleri gözlenebilen bir durumdur. Ya da yaşantılanan bu yoğun anksiyete duygusu kişinin güvende hissetmek için beklenenden daha fazla sorumluluk yüklenmesini, bu sorumlulukları da olabilecek en iyi şekilde yapma çabasını beraberinde getirebilir.
Anksiyete duygusunun çeşitli işlevsel yanları olmakla birlikte Yaygın Anksiyete Bozukluğu kişinin iş, aile, eğitim, sosyal hayat gibi rutinlerinde işleyişi olumsuz yönde etkileyebilir, verimini azaltabilir hatta ilişkilerinde bozulmalara yol açabilir. Yine eşlik eden kas ağrıları, uykusuzluk gibi belirtiler fiziksel sağlığın da olumsuz etkilenebileceğinin göstergesi sayılabilir.
Nedeninden bağımsız olarak kişide, kendisin ya da çevresinin fark etmiş olduğu yoğun bir anksiyete hali mevcut ise bir ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanına görünmesinde, klinik bir hastalık tablosu olup olmadığının ayırt edilmesinde yarar vardır.